24 Ağustos 2010 Salı

Bölüm V(Bachus)

Toprağa gömülmüş, çürümüş kerestelerden yapılmış merdivenin, eski bir görünümü vardı. Yükseklikleri dengesiz dizilmiş bu basamaklar oldukça dikti ve şaşkınlık verecek kadar derine iniyordu. Yirmi, yirmi beş basamak devam eden merdivenin sonunda ışıldayan bir koridor başlıyordu. Duvarlarda ve tavanda birbirini destekleyen kalın tahtalar muhtemelen çökmeyi engelliyordu fakat bu birazda şans gibi görünüyordu. Tünelin içerisinden yüzüne ulaşan ışık, kaynağının sabitlenmiş bir gaz lambası olduğunu düşündürecek kadar hareketsizdi. Ahşap kirişleri bulunan bir tünelde meşale yakılacak değildi ama aradığı kişi lambanın sahibiydi. Artenis çok zaman kaybetmeden merdivenden inmeye başladı. Aşağı inerken hem tünelin sonunu merakından hem de kafasını kirişlerden birine çarpmamak için olabildiğince eğik yürüyordu. İlerledikçe toprak ve küf kokusu artıyor, her nefesinde burnunun içini yakıyordu.
 Merdivenin sonuna ulaştığında dar koridoru ve sonundaki kapıyı gördü. Ama ilgisini çeken koridor boyunca asılı duran hayvan leşleri idi. Kuşlar, fareler, tilkiler, domuz ayakları ve çeşitli hayvan organları. Mide bulandırıcı bir görüntüsü ve iğrenç bir kokusu vardı. Üzerlerinde gezinen böcekler ve içini kemiren kurtlar leşleri hareketli gibi gösteriyorlardı. Düşen böcekler ise balçık kıvamındaki tabana gömülüyordu. Toprak çamurlaşmış ve çok yumuşaktı. Artenis yürümeye devam etti. Kapının yanında asılı duran lamba tam da görmek istediği şeydi. Kapıya vardığında içeri nasıl gireceğini pek fazla düşünmeden silahlarını kaldırdı ve ayağıyla kapıya sertçe vurdu. Kapı bağlı olduğu yerlerden kırılarak parçalandı ve iki kişiyi göz göze getirdi.

 
-------

 
Tahta parçaları etrafa saçılırken düşmanı karşısında belirdi. Beklediğinden daha yaşlıydı. Üzerindeki uzunca cüppe epeyce giyildiğini belli edecek kadar eskiydi. Cılızdı. Bakımsız saçları ve sakallarıyla dilenciye benziyordu. Ama gözlerinde ne korku ne heyecan vardı. Kendine güvenen sert bir bakışla,
"Sende kimsin? Burda ne arıyorsun?" dedi. Sesi tok ve gür çıkmıştı.
Artenis adamdan hiçte etkilenmemişti. Kendinden olabildiğince emin ve vahşice bir memnuniyetle,
"Ruhunu tanrına göndermeye geldim." dedi ve kapıdan içeri girdi.
Aslında bu sözünden sonra düşmanının ona saldırmasını bekliyordu fakat adam ürkerek geriledi. Arkasındaki masaya çarptı, yere bir kaç şişe ve cam kap düşerek kırıldı.
"Benim sana ne zararım var? Yeter ki söyle ne istiyorsan yaparım?" diyerek iyice masaya dayandı.
Artenis böyle oyunlara gelmeyecek kadar deneyimliydi.
"Vay be! Bütün ülkeye korku salan büyük savaşçıya da bakın keşke seni şehirde kıstırsaydım da bu halini herkes görebilseydi. Silahını çek ve erkek gibi öl." dedi ve adamın üzerine doğru atıldı.
Aralarındaki iki adam boyu mesafeyi neredeyse iki adımda kapatan Artenis sağ elindeki baltayı adamın boynuna doğru savurdu. Pelerini kolunu savurmasıyla havalandı. Kara bir gölge gibi adamın karşısındaydı.
Son saniyelerinde zavallı adamın ağızından bir kaç kelime döküldü.
"Zan ya-ley don pure!"
Bu sözlerle birlikte Artenis karnına bir top mermisi yemiş gibi kapının dışına kadar sürüklendi. Ne olduğunu anlamasına zaman bulamadan cılız adam başında belirdi ve
"Yanlış adamı buldun Khalmendor'un köpeği, ben aradığın kişi değilim. Brana fuu"
Artenis zaten acısından kıvranırken birden nefes alamaz oldu. Birisi boğazına sarılmış gibiydi ama boğazını tutan kimse yoktu. Ellerini boynuna götürdü nefes almak istiyordu. Ağızını açıyor, nefes almaya çalışıyordu ama nafile. Patlayacak gibiydi bütün kan beynine toplandı. Adi büyücüyü hala duyabiliyordu.
"Fakat burada karşılaştığın Bachus de olsaydı sonun aynı olacaktı pislik!"
Soluk borusu kırılcak gibi sıkıldı. Artık dayanamıyordu, kendini bırakmayı ve ölmeyi düşündü. Elleri iki yana düşmüş bedeni gerilmişti. Gözleri son kez adamı gördüğünde üzerine tükürüyordu. Sol eli belindeki hançeri tuttu. Kınından çekmesiyle adamın ayak bileğini kesmesi bir oldu. Büyücü acı içinde haykırarak yere düştü. Artenis'in birden nefesi açıldı ve öyle derin bir nefes aldı ki ciğerleri yırtıldı sandı. Beyni uyuşmuştu, kendinde değildi fakat ne yapacağını biliyordu. Yerden doğruldu. Dizlerinin üzerine kalktı. Cılız adam yanındaydı.
Büyücü elini uzattı, "Vas fla... ııgh."
Önce sesi kesildi sonra eli düştü. Göğsündeki hançere baktı, öldü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder